28 Ekim 2014 Salı

Gizemli Medeniyetler/Yapılar - Göbeklitepe

                      Yıl 1963. İstanbul Üniversitesi ve Chicago Üniversitesi ortak bir proje yürütmeye başlar. Prof. Dr. Halet Çambel ve R.J. Braidwood başkanlığında başlayan Güneydoğu Anadolu Tarih Öncesi Araştırmaları Projesi, Güneydoğu Anadolu bölgesi illerimizdeki Cilalı Taş, Bakır, Tunç, Hellenistik, Roma, Bizans ve İslam dönemleri ile birlikte Yakın Çağ'a ait bir çok buluntuları ortaya çıkarmıştır. 

                      Projenin başkanlarından Prof. Dr. Halet Çambel, 12 Ocak 2014 günü 98 yaşındayken hayatını kaybetti. Bu büyük bilim insanı hayatını, Anadolu'nun keşfedilmeyi bekleyen  tarih öncesi değerlerini ortaya çıkarmaya adamıştır. ( Halet Çambel aynı zamanda olimpiyatlara katılan ilk Türk kadın sporcudur. 1936 )
                   
                      Güneydoğu Anadolu Tarih Öncesi Araştırmaları Projesi dahilinde Prof. Dr. Halet Çambel, Siirt, Diyabakır ve Şanlıurfa'da öğrenci ekipleri ile büyük ve kapsamlı bir yüzey araştırması gerçeleştirir.



                         Bu araştırmanın Şanlıurfa ayağında gerçekleştirilen Biris mezarlığı ve Söğüt Tarlası (höyük) kazılarının sonucunda bölgenin önemli bir yerleşim yeri olabileceği sonucuna varılmış fakat daha sonra başka bir çalışma yapılmamıştır.
         
                        Aradan 17 sene geçer. Amerikalı arkeolog Peter Benedict, aynı bölgenin öneminden "Güneydoğu Anadolu Yüzey Çalışmaları" adlı makalesinde bahsetmiştir. Ama yine konunun üzerine giden olmamıştır.
             
                       Nereden bilebilirlerdi ki bu bölgenin dünya tarihi açısından büyük bir öneme sahip olduğunu, o toprağın altında yatan cevherin değerini?

                       Bu sefer aradan 14 yıl geçer. Sene 1994. Almanya Hiedelberg Üniversitesi'nden arkeolog Yard. Doç. Dr. Klaus Schmidt tarafından bölgede bir yüzey araştırması daha yapılır. ( Klaus Schmidt 1999 yılında Doçent, 2007 yılında da Profesor ünvanı alır. )

                       Bu sefer çalışmalar havada kalmayacaktı. Arkeolog Klaus Schmidt, yüzey araştırmasından sonra kazıları sürdürme kararı alır ve 1995 yılında Şanlıurfa Müzesi başkanlığında, İstanbul Alman Arkeoloji Enstitüsü'nden Harold Hauptmann'ın da bilimsel danışmanlığında bir yüzey araştırması daha yapılır. 


                        Kazı alanı Şanlıurfa il merkezine 15 km uzaklıkta bulunan Örencik köyü yakınlarındadır.

                        Yürütülen kazılarda konut olma ihtimali taşıyan hiç bir yapıya rastlanmamıştır. Ancak yine de çok sayıda anıtsal kült ortaya çıkarılmıştır.

                        Jeofizik araştırmaların sonucunda boyları 7 metreye ulaşan 300 civarında tek parça taş blokun (dikilitaş) kullanıldığı tespit edilmiştir. Bunların yakın çevredeki kayalık platodan kesilip işlendikten sonra getirilmiş olduğu tahmin ediliyor.
                
                       Yine aynı alanda hangi amaçla yapıldığı belirlenemeyen bazı oyuklar ve kazıntılar da yer almaktadır. Ayrıca platonun çoğunlukla batı kısmında bulunan ve derinliği 3 metreyi bulan çukurların bir tür sarnıç olduğu sanılmaktadır.

                       Burada ortaya çıkan  yapılar, T biçimindeki 12 dikilitaşın yuvarlak planda dizilmiş, araları da taş duvarlarla örülmüştür. Merkezinde ise daha büyük boyda 2 dikilitaş yer almaktadır.

Arka tarafta sağda 2 büyük dikilitaş desteklerle ayakta tutulmaya çalışılıyor. 
               
                    Konum olarak Toros Dağları, Karaca Dağ, Şanlıurfa platosu ile Fırat ovasını ayıran dağ silsilesi ve Harran Ovası'nın arasında 90 dönümlük alanı kaplamaktadır.

                    Yapılan radyo karbon testlerin sonucu, yapıların en eskisinin M.Ö. 10.000'li yılların ortalarında inşa edildiği görülmüştür. 
    
                    İnsanlık tarihinin bilinen en eski yapısı haline gelen Göbeklitepe'nin bir dini mabet olduğu düşünülmektedir ve yapıları inşaa etmek için en az 500 kişinin çalışmış olması gerektiği düşünülmektedir.

                    Genel özellikleri itibariyle Göbeklitepe'de yer alan bu yapıdaki dikilitaşlardan ikisinde aslan kabartması vardır. Ayrıca diğer dikilitaşlarda kullanılan motiflerde kedigiller, boğa, yaban domuzu, tilki, turna, ördek, akbaba, sırtlan, ceylan, yabani eşek, yılan, örümcek ve akrep gibi yabani hayvanlar görülmektedir.






                    Yapı 4 tabakadan oluşur. Bunlardan ilki yüzey dolgusudur. 2.tabakanın A yapısı  dikilitaşlı köşeli yapıdır. B yapısı ise yuvarlak ve oval planda inşa edilmiştir. İnşa  sırasında taşların  arasında 2 cm kalınlıkta  balçık harç kullanılmıştır.

                     Kazılar sırasında çakmaktaşından yapılmış nesneler, taş aletler ve öğütme taşları bulunmuştur. Bunun dışında  kırık hayvan boynuzu ve kemiklerinin de burada bulunması inşa sırasında kullanılmış olabileceği ihtimalini de doğuruyor.

                     Göbeklitepe, 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını koruma Kanunu gereğince, Diyarbakır Kültür Varlıklarını koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü'nün 27.09.2005 tarihinde, 422 numaralı kararıyla 1.Derece Arkeolojik Sit Alanı olarak tescillenmiştir. UNESCO tarafından da 15.04.2011 tarihinde Dünya Mirasları Listesi'ne aday gösterilmiştir.

                     Bugün dünya genelinde arkeologların, tarihçilerin ve sanat tarihçilerinin gözü kulağı adeta Göbeklitepe'dedir. Çünkü 12.000 yıllık bu mabet tarihi yeniden yazdıracak seviyededir. Her geçen gün de hayret uyandıran yeni bulgular ortaya çıkmaya devam etmektedir.

                     Özellikle de kazıda çıkarılan taş aletlerin yapımında kullanılan taşların kaynağının Kapadokya, Van Gölü ve Kuzey Anadolu'da olması mabedi daha da gizemli hale getiriyor.

                     Göbeklitepe bugün önemli turizm bölgesi haline de gelmiştir. Sadece Türkiye'den değil, dünyanın birçok yerinden insanların geldiği Göbeklitepe'ye üniversite öğrencileri tarafından da ilgi oldukça yoğun.



                            
                        Göbeklitepe'nin önemini fazlasıyla kavrayan ve hayatını adeta buraya adayan hatta 20 sene da burada çalışma yapmayı planladığını söyleyen kazı başkanı Prof. Dr. Klaus Schmidt, 20 Temmuz 2014 günü 60 yaşındayken Almanya'da hayatını kaybetti. Acaba ondan sonra Göbeklitepe gereken değeri görecek mi?

                         Şanlıurfa'nın Yeni Mahalle, Karahan, Sefer Tepe ve Hamzan Tepe gibi yerlerinde T biçiminde sütunların bulunması, Nevali Çori'de yapılan kazılarda ortaya çıkarılan mimari öğeler Göbeklitepe'ye olan ilgiyi daha da artıracaktır. Nevali Çori ( M.Ö.8000'lere dayanan bir höyük ) kazılarında da T biçiminde sütunlar ortaya çıkarılmıştır. Yine Diyarbakır'ın Ergani ilçesinin Sesverenpınar köyünde yer alan, kazı çalışmaları hala devam etmekte olan Çayönü Höyüğü'nde yuvarlak planlı çukur yapılar ( Göbeklitepe'de görülen yapı tipi ), ızgara planlı yapılar, kanallı yapılar, taş döşemeli yapılar, hücre planlı yapılar ve geniş odalı yapıların mevcut olması burada M.Ö. 8000'lerde ileri bir medeniyetin mevcut olduğu söylenebilir. Bu kadar yakın coğrafyalarda aynı tip mimari öğelerin bulunması ve en erkeninin de 10.000 yıllık olması, dünya tarihini yeniden yazdıracaktır





Çayönü Höyüğü'nde ızgara planlı yapılar


                           Sonuç olarak gerek Göbeklitepe gerekse çevresinde yapılan kazılarda 10.000-12.000 sene öncesine dayanan yapıların bulunması, kalıplaşmış tarih anlayışını yıktığını söyleyebiliriz. 

                           Bu kazıların daha ileriye gitmesi, bulguların artması halinde Mezopotamya medeniyetlerinin ( Sümerler, Babiller, Akadlar, Elamlar, Asurlar, Urartular vs ) geçmişlerini daha ayrıntılı bir şekilde ortaya çıkarabilir ve btılıların tarih tezini yıkabilir. Bu da Batılıların ari ırk tezini ve dünya dillerine yaptıkları gruplandırmayı ( Özellikle Hint-Avrupa dil ailesini ortaya ataran Avrupalılar kendilerini Hindistan'dan göçtüğü kabul ettikleri Mezopotamya medeniyetlerinin torunları olduklarını sanıyorlar ) tamamen kırar. 

                          Batı merkezli tarih anlayışını değiştirecek olan Göbeklitepe, umarız tarihi sürekli kendi amaçları doğrultusunda yazan emperyalist Batılılara karşı gerçekleri saptırmadan tarafsız bir biçimde anlatmada başlangıç olur. Tarih de Batı merkezli yazılmaktan kurtulmuş olur. 



KAYNAKÇA:
-Serap Özdöl, Çanak Çömleksiz Neolitik Çağda Güneydoğu Anadolu'da Din ve Sosyal Yapı.
- urfakultur.gov.tr
-Brian Haughton, http://www.ancient.eu.com/article/234/Göbekli Tepe – The World's First Temple
-31. Kazı Sonuçları Toplantısı
- 32. Kazı Sonuçları Toplantısı
- 33. Kazı Sonuçları Toplantısı
34. Kazı Sonuçları Toplantısı