19 Temmuz 2015 Pazar

İngiltere'nin Hayalini Kurduğu Proje - Büyük Ermenistan Kopyası


             Milleti Sadıka... Böyle demişti Osmanlı onlar için. Türkler tarihte birçok devlet kurup yönetmiş, birçok milletle iç içe yaşamıştı. Fakat bu milletlerden belki de sadece Ermeniler, Türkler ilehiçbir sorun yaşamamış olanıydı. Ta ki 93 Harbi olarak da bildiğimiz 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı’na kadar.

 

             Rusya, tarihte sürekli boğazları ele geçirip sıcak denizlere inmeyi planlıyorlardı. Çünkü boğazların deniz ticaretinde yeri çok büyük olduğunu biliyorduİngiltere ise kendi sömürgelerine giden yolun Osmanlı topraklarından geçtiğinden ve Ortadoğu’da da zengin petrol kaynaklarınınmevcut olduğunu bildiğinden Osmanlı toprakları üzerinde planlar yapmaya başlamıştı. Osmanlı’ya bulunduğu zor durumdan çıkmasına yardımcı olması için verdiği borçların yüksek faizleri Osmanlı’yı daha da yaralamaktaydı. Tanzimat ve Islahat Ferman’larıyla da Osmanlı üzerindeki etnik ayrıştırmanın kıpırtıları başlamıştı. Osmanlı’yı paylaşmak için 19.yüzyıl itibariyle emperyalistler kolları sıvamıştı.

 

                19. yüzyılın son çeyreğine girerken doğuda Kafkasların büyük çoğunlu Ruslar tarafındanişgal etmiş durumdaydı. Haliyle burada da kendi çıkarlarına alet olabilecek en elverişli toplum Ermeniler idi. 1870’lerden itibaren de Ermenilere karşı kışkırtmaları başlamıştı. Bu duruma İngiltere önceleri sessiz kalsa da daha sonra kendi çıkarları gereği müdahil olmuştur.

 

             93 Harbi ile Osmanlı’yı büyük bir bozguna uğratıp Ayastefanos’a (İstanbul Yeşilköy) kadar gelen Ruslar büyük bir fırsat yakalamışlardı. Osmanlı’nın ateşkes çağrısını kabul ederek imzalanan antlaşmayla Ermeniler üzerinde hak sahibi olmuşlardı. (Ayastefanos Antlaşması 16.maddesi) Aynı zamanda Ruslar bu antlaşmayla Osmanlı’nın Balkan topraklarını ele geçirmiş adeta Balkanlar’da tek güç haline gelmiş ve doğudaki topraklarının bir kısmını daha işgal etmişti. 

 

             Ancak Ruslar’ın bu kadar çok toprağı ele geçirmesinden rahatsız olan İngiltere, Fransa ve Almanya yeni bir antlaşma yaparak Ruslar’ın bu ilerleyişine bir dur demek isterler ve bunun sonucunda da Berlin’de bir kongre düzenlenir. Bu kongre Alman İmparatoru Otto von Bismarck’ın başkanlığında ve İngiltere, Avusturya-Macaristan, Osmanlı, Rusya ve Fransa’nın katılımlarıylagerçekleştirilir. Büyük oranda da Almanya, Fransa ve İngiltere’nin istekleri gerçekleşir. Ruslar Balkanlar’dan çekilir ve işgal ettiği topraklarda düzenleme yapılır. (13 Temmuz 1878)

 

             Fakat burada yapılan Berlin Antlaşması’nın bir önemi daha vardır. Ermeni Meselesi ilk kez uluslararası alanda gündeme gelmiştir. Antlaşmanın 61. Maddesine göre Ermeniler’e ayrıcalıklı haklar tanıyordu. Bu madde: “Bab-ı Ali, Ermeniler’in oturdukları vilayetten mahalli şartları dolayısıyla muhtaç oldukları ıslahat ve düzenlemeleri gecikmeden yapmayı ve Kürtler ile Çerkesler’e karşı emniyet ve huzurlarını korumayı taahhüt eder ve bu konuda alacağı tedbirleri sırası geldikçe devletlere tebliğ edeceğinden adı geçen devletler de bu tedbirlerin tatbikine nezaret edeceklerdir.

   

             Bu antlaşmayla birlikte Ermeniler hiç vakit kaybetmeden örgütlenmeye başlarlar1878 yılında Van’da Kara Haç Cemiyeti (Rusya desteğiyle), 1881 yılında Erzurum’da Anavatan Müdafileri (Rusya desteğiyle), 1885 yılında Van’da İhtilalci Armenakan Partisi (Rusya desteğiyle), 1887 yılında İsviçre Cenevre’de Hınçaksutyun Cemiyeti (İngiltere ve Fransa desteğiyle) ve Hınçaklar’ın içerisinden ayrılan bir grup tarafından 1890 yılında Tiflis’te Taşnaksutyun Cemiyeti kurulur. 

 

Burada dikkat çekmemiz gereken en önemli nokta şudur ki; bu cemiyetlerin her birinin amacı bağımsız bir Ermenistan Devleti kurmak. Elbette bunların hepsi emperyalist devletler tarafından silahlı bir şekilde örgütlendirilirler. 

 

             Ancak aralarından Hınçak ve Taşnak Cemiyetleri ayakta kalabilir ve eylemlerine devam edebilir. Özellikle İngiltere’nin Liberal Parti’yle iktidara gelen Türk şmanı Başbakanı William Ewart Gladstone, ölümüne kadar adeta Ermeni avukatlığı yapmış ve bizzat da desteklemiştir. Hatta Yozgat ayaklanmasında ele geçirilen tedhiş (korkutma) örgütü üyeleri, sorgulamalar sırasında şöyle bir itirafta bulunmuştu: “Gladstone bize kan dökülmez ise müdahale edemeyiz, kan dökün ki işe karışalım’ dedi.

 

            Ermeniler’in Osmanlı’ya karşı ayaklanmasına tam destek veren Gladstone, 85. yaş günü nedeniyle Hawarden’da bir kilisede düzenlenen ve Hınçak Cemiyeti’nin Paris heyetinin de katıldığıtoplantıda yaptığı açıklamada şöyle bir ifade kullanmıştır: “Bu lanet kitabın (Kuran-ı Kerim) takipçileri oldukça Avrupa’ya barış gelmeyecektir”. Bu cümlesinden sonra kendisine Türk-Müslüman düşmanı ünvanı verilmiştir. 

 

              Hızlı bir şekilde emperyal desteğiyle örgütlenen Ermeniler ilk isyanı 1890’da Erzurum’da başlatır. İngiltere, Büyük Harp’in başlangıcında İskenderun Körfezi’nden çıkarma yapmayı hedeflediklerinden, o bölgeyi zayıflatmak adına Anadolu’daki Ermeni çeteleri silahlandırır. Bunun ardından Adana olayları, Yozgat olayları gibi büyük çapta isyanlar gerçekleşir. Fakat en vahşi ve çok sayıda kayıp verdiğimiz isyanlar 1.Dünya Savaşı sırasında gerçekleşir. İzmit, Van, Muş, Bitlis, Erzincan, Kars ve çevresi, Bayburt, Trabzon ve çevresi, Iğdır, Sivas ve çevresinde gerçekleştirilen isyanlarda köyler yağmalanır, kimsesiz çocuklar vahşice katledilir, insanlar camilere diri diri doldurulup yakılır, haneler yakılır. Osmanlı arşiv belgelerine göre bu katliamlarda öldürülen Türk sayısı 523.000’dir. 

 

              Hem Büyük Harp’ten dolayı ordunun cephede bulunması hem de halkın bu isyanlara karşı koyacak gücünün olamayışı nedeniyle dönemin Dahiliye Nazırı (İçişleri Bakanı) Talat Bey tarafından hükümete bir yasa teklifi sunulur. Bu yasaya göre Ermeniler bulundukları şehirlerden tehcir (göç, sevk) edileceklerdi. Bu yasa 27 Mayıs 1915 tarihinde çıkarılmıştır ancak tedbir kararı, yasa çıkmadan yani 24 Nisan 1915 günü valiliklere gönderilmiştir. 

 

               Yine dönemin Dahiliye Nezareti belgelerine göre tehcir edilen Ermeni nüfusu 924.158’dir.Ancak tabi yıllardır fırsat kollayan emperyalist devletler bu durumu fırsata çevirmek için harekete geçerler. Tehcir sırasında gerçekleşen karşılıklı katliamları, sanki Türkler masum Ermeniler’i katlediyorlarmış gibi göstermeye çalışıyorlardı. Adeta bir “Türkler Ermeniler’e soykırım yaptı” kampanyası başlatılmıştır. İngilizler ‘Mavi Kitap’ adı altında bir kara propaganda yapmak amacıyla kitap bastırıp dağıtmıştır. İçi tamamen yalanlarla dolu olan bu kitap Türkler’in Ermeniler’e soykırım’ yaptığı anlatılıyordu. 

 

              Bunların ardı arkası kesilmeyecekti. Yalanın ve iftiranın sonu gelmeyecekti. Amaç tamamen algı oluşturup “Türkler soykırım yaptıya”getirmekti. Zaten seneler boyunca bunun için uğraşşlardı. 

 

              Osmanlı'nın 1.Dünya Savaşı'nı kaybetmesiyle birlikte İttihat Ve Terakki Partisi de dağılmış ve önder kadrosu da yurt dışına gitmişlerdir. Ancak gitmeyip kalanlar da Divan-ı Harp Mahkemeleri’nde yargılanmış veya Malta’ya sürgüne gönderilmişlerdir. Tabiki bu yargılamaları ve sürgünleri belirleyen işgal kuvveti İngilizlerdir. Amaç vatansever bürokrat, devlet adamı ve askerleri tasfiye edip devletin paylaşımını kolaylaştırmaktı.

 

              İngiliz işgal kuvvetleri tutuklanmasını istedikleri isimleri listeler halinde hükümete sunup tutuklattırıyorlardı. Yozgat’taki Ermeni isyanları sırasında dönemin Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey de tutuklananlar arasındaydı. Tutuklamalar kısa sürede 200’e ulaşırken tutuklananlar da BekirağaBölüğü’ne gönderiliyorlardı. 

 

            Yaklaşık 2 ay süren yargılamalar 7 Nisan 1919’da sona erdi. Üyelerini işgal kuvvetleri tarafından belirlenen ve özellikle de Ermeniler’den oluşturulan Divan-ı Harp Mahkemesi’nin adalettenyoksun ve insafsızca verdiğkararı idamdı. Mahkeme, Kaymakam Kemal Bey’i tehcir sırasında suistimal ve Ermeniler’in öldürülmesi olaylarında gevşeklik gösterdiği gerekçesiyle Beyazıt Meydanı’nda idam etti

 

             Yine İngilizler tarafından gerçekleştirilen bir başka yargılama da Malta yargılamasıdır. 157Türk’ün tutuklanıp Malta’ya götürüldüğü davada tutuklular Mondros Mütarekesine uymamak (9 kişi), İngiliz esirlere kötü davranmak (18 kişi), Türkiye’deki ve Güney Kafkasya’daki Ermenilere kırımyapmak, Türkiye ristiyanlarına zorbalık etmekle (130 kişi) suçlanıyorlardı.  Fakat davada İngilizler açısından çok büyük bir sorun vardır: KANIT!

 

              İngiliz Kraliyet Başsavcısı ısrarla somut kanıtların bulunmasını defalarca tekrarlar. Çünküintikam duygusuyla sorgusuz sualsiz yapılmış tutuklamalar ve üçüncü ağızdan anlatımlarla hiçbir suçlamanın kanıtlanamayacağının farkındadır. 

 

            Uzun çabalar sonuç vermez ve İngiliz Kraliyet Başsavcısı, eldeki belge ve bilgilerin suçlamalar için hukuk mahkemesinde kanıt değeri taşımayacağını, dolayısıyla da suçlamaların inandırıcı kanıtlarla desteklenmesine kadar kimsenin bir hukuk mahkemesi önünde cezalandırılmasının güvencesinin verilemeyeceğini belirterek dosyayı kapatır ve dava açılmaz. 

 

            Lord Curzon 27 Eylül 1921’de İstanbula’a, Yüksek Komiser Sir Rumbolt’a bir telgraf çeker ve “Anadolu’daki İngilizlerin salınması halinde Malta’daki tüm Türkler’in serbest bırakılacağını söyler. Ankara ile Londra, esir değişiminin bu koşullarda, Sevr Antlaşması’nın yaptırım hükümlerinin geri çekilmesi karşılığında İnebolu’da yapılması konusunda uzlaşır. 25 Ekim’de gemiye binen Türkler, 31 Ekim günü İnebolu’ya varırlar. İngiliz esirlerse 2 Kasım 1921’de işgal altındaki İstanbul’a gönderilir.

 

            Sürgünde bulunan Talat Paşa, Cemal Paşa ve Bahattin Şakir gibi İttihatçılar da maalesef Ermeniler tarafından suikaste uğrarlar. Almanya’da evinin önünde uğradığı silahlı sonucu hayatını kaybeden İttihat ve Terakki Partisi’nin önderi Talat Paşa’nın katili ne yazık ki göstermelik bir mahkemede göstermelik bir cezayla kurtulur. Zaten emperyalist bir projede, o projenin elemanlarının ağır ceza almalarını da bekleyemeyiz. Aynı şekilde İttihat ve Terakki Partisi’nin önder kadrosunda yer alan, Doğu Cephesinde dondurucu soğukta Ruslara karşı vatan mücadelesi veren Teşkilatı Mahsusa mensubu Dr. Bahattin Şakir de Almanya’da bir Ermeni tarafından suikaste uğrayıp hayatını kaybetmiştir. Yine İttihat ve Terakki Partisi’nin önderlerinden 4.Ordu Komutanı ve Bahriye Nazırı Cemal Paşa da yaverleriyle birlikte Tiflis’te suikaste uğramışlardır. 

 

Yaşanan onca olaydan, isyandan, katliamlardan, yargılamalardan, suikastlerden sonra Türkiye’nin yakasını rahat bırakmışlar mıdır? HAYIR!

 

             ‘Ermeni Soykırım’ yalanı emperyalistler ve onların oyuncağı haline gelen Ermenistan tarafından hala dile getirilmekte, temcit pilavı gibi uluslararası alanda sürekli önümüze konulmaktadırİsviçre, Fransa, Yunanistan gibi ülkelerde ise ‘soykırımı’ reddetmek anayasal suç haline getirildi. Ama yine de öyle aydınlarımız var ki, bu ülkenin Cumhurbaşkanı, Başbakanı, Hükümeti susarken, ana muhalefet partisinin yöneticileri “Yüzleş Hrant’la, Soykırımla” pankartının arkasından yürürken, onlar bütün dünyaya karşı “Soykırım yapmadık, vatan savunduk” şeklinde haykırmaktadır! 

 

             Bugün sadece Türk Edebiyatı’na değil Dünya Edebiyatı’na da onlarca eser vermiş olan Yaşar Kemal’e Nobel ödülü verilmezken, kitabında “Ermeniler’e soykırım yaptık” diyen Orhan Pamuk’a verilmekte. Milletin vekilleri Türkiye’yi parçalama ve paylaşma planının bir planı olan ‘soykırım’ pankartının arkasından yürür hale gelmiş durumda. Ermeni asıllı bir milletvekili adayı, sözde “Ermeni Soykırımının” 100.yılında aday gösterilmesinin sembolik bir öneme sahip olduğunu belirtmekte. Ekonomik, sosyal, kültürel vb. birçok sebepten girmemizin doğru olmadığı AB bile üyelik için temel şart olarak soykırımı tanımamızı istemekte. Ermenistan sırf bizi yıpratma politikası olarak Eurovision şarkı yarışmasına ‘Soykırım’ temalı bir şarkıyla katılıyor. ABD Başkanı Ermenistan’a gidip ‘soykırım’ anıtını ziyaret ediyor. 27 ülke ‘Ermeni Soykırımını’ resmen tanış durumdaTürk ve Rus arşiv belgeleri ortada olmasına rağmen psikolojik savaş devam etmekte. Bu psikolojik savaşı yenmenin yolu da, ülke olarak bütünüyle soykırımın emperyalist bir yalan olduğunu savunmaktan geçmektedir.

 

                                                                                                                 Kaan ARSLAN

                                                                                                          İnciraltı Tarih Cemiyeti

 

KAYNAKÇA:

1. Yusuf Halaçoğlu – Sürgünden Soykırıma
2. TTK – 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı ve Ayastefanos Barış Antlaşması
3. Genelkurmay Arşiv Belgelerinde Ermeni Faaliyetleri Cilt I
4. Genelkurmay Arşiv Belgelerinde Ermeni Faaliyetleri Cilt II
5. TTK – Tarihte Türkler ve Ermeniler / Ermeni Meselesinin Ortaya Çıkışı ve Yabancı Devletler
6. İsmet Bozdağ – Tarihin Vicdanını Sızlatan Soykırım Yalanı
7. Uluç Gürkan – Malta Yargılaması
8. Taha Niyazi Karaca – Yozgat Ermeni Ayaklanmaları ve Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey Olayı
9. Erdal İlter – Ermeni Meselesinin Doğuşunda ve Gelişmesinde İngiltere’nin Rolü
10. Tuncer Çağlayan – Büyük Ermenistan Projesi ve İngiltere
11. Murat Bardakçı – Talat Paşa’nın Evrakı Metrukesi