12 Temmuz 2014 Cumartesi

Gizemli Medeniyetler/Yapılar - Kayıp Kıta Mu (2)

                                  Daha önce Mu kıtası ile ilgili muhtemel izlerden bahsetmiştik. Şimdi de varlığına dair kanıtlara değineceğiz.
                                  Mu kıtası ile ilgilenen araştırmacılar kanıt olarak şunları göstermektedir ; Naakal tabletleri, Meksika (Zümrüt) tabletleri, Troano el yazması, Cortesianus kodeksi, Palenk tapınağı, Lhasa belgesi, Baal yıldızı yazıtı, Popol-Vuh, Uxmal tapınağı, Meksika ( Xochicalo ) piramidi, Akab-Dzib, Timeaus Kritias, Pasifik'teki adalar, su altındaki piramit, Kambay Körfezi'ndeki batık kent.
                             
                                   Naakal tabletleri ; hakkında bir önceki yazıda ayrıntılı biçimde bahsetmiştik. Bu tabletler, James Churchward tarafından deşifre edilip, Mu kıtası hakkında ulaşılan ilk somut belgelerdir. Ancak tabletlerin şuan nerede olduğu bilinmemektedir. ( Daha doğrusu tabletlerin bulunduğu tapınağın yeri bilinmiyor. ) Ortaya çıkması halinde Mu kıtasının varlığının gerçeklenmesinde büyük bir adım atılmış olur.
 
                                   Meksika (Zümrüt) tabletleri ;  Amerikalı arkeolog William Niven tarafından keşfedilip, James Churchward tarafından deşifre edilmiş tabletlerdir. Şuan Mexico City Arkeoloji Müzesi'nde sergilenmektedir. Naakal tabletleriyle büyük oranda aynı bilgileri içerdiği iddia edilmektedir.

                                   Troano El Yazması ; Yukatan'da ( bazı Maya kentlerinin yer aldığı Meksika'daki yarımada ) bulunan Mayaca yazılmış bir kitaptır. 1864 yılında bilim adamı Abbe Brasseur de Bourbourg tarafından bulunmuştur. Amerika'nın keşfinden sonra İspanyolların çıkardıkları yangınların sonucunda geriye kalan 4 kitaptan biridir.
                                   Kitap 3500 yıllıktır ve 50 sayfadan oluşur. "Mu kıtasından söz eden!" en eski kayıtlar bu kitapta yer almaktadır. Günümüzde İngilitere'de British Museum'da bulunmaktadır.


  Troano El Yazması
                                  
                                 Cortesianus Kodeksi ; mevcut en eski Maya kitaplarından biridir. Troano el yazması ile hemen hemen aynı dönemde yazıldığı tahmin ediliyor. Madrid'teki Amerika Müzesi'nde sergilenmektedir.
                                 Cortesianus kodeksinde yazılanlara göre, oldukça korkunç bir tufan, okyanusta yer alan büyük bir adayı, üzerindeki milyonlarca insanla beraber suya gömmüştür.
                                          
Cortesianus kodeksi

                                Palenk Tapınağı ; çok fazla zarar görmeden günümüze kadar gelmeyi başarmış bir Maya tapınağıdır. Meksika'da yer alır.
                                 Truva antik kentinin kaşifi Schliemann, araştırmaları sonucu, Palenk Tapınağı'nın duvarında deşifre ettiği bir yazıda "6 Kaan yılı Zak ayı 11 Maluk günü başlayan korkunç yer sarsıntısı 13 Şüen'e kadar devam etti. Limon ve Mu kıtaları felakete kurban gitti. Mu ülkesi iki kere kalktıktan sonra bir gece çöktü, üstünü sular kapladı. Toprak birkaç defa havaya kalktı ve oturdu. Felaket 64 milyon insanın ölümüne neden oldu." ifadesi yer alıyor. 

                                            
   Palenk Tapınağı

                               Lhasa Belgesi ; arkeolog Schlieman tarafından Tibet Lhasa'da bulunmuştur. Bu belgede ilginç bir bilgi olarak " Şimdi deniz ve gökyüzünden ibaret olan yere Baal yıldızı düştüğü zaman altından giriş kapıları ve şeffaf mabetleri olan yedi şehir fırtınaya tutulmuş yapraklar gibi sarsılmaya ve savrulmaya başladılar ve yetmedi, saraylardan bir ateş ve duman seli yükseldi. Kalabalıkların acı çığlıkları etrafa yayıldı. Mabetlere ve yüksek yerlere sığındılar ve bilge Mu ayağa kalktı ve onlara şöyle dedi : ' Bütün bunların olacağını önceden haber vermemiş miydim? ' ve kıymetli taşlar ve pırıltılı giysiler içindeki kadın ve erkekler 'Mu kurtar bizi ' diye yalvardılar ve Mu cevap verdi:' Bütün o hizmetkarlarınız ve şatafatlarınızla birlikte öleceksiniz ve sizin küllerinizden yeni uluslar can bulacak. Eğer onlar da üstünlüğün bir şeyler edinmekle değil, vermekle kazanıldığını unuturlarsa, aynı şey onların da başına gelecek.' Alevler ve dumanlar Mu'nun sözlerini yuttu; ülke ve üzerindekiler darmadağın oldu ve diplere doğru çekildiler. Bu ateş cehennemine düşüp 50 milyon kilometre kare alanı kaplayan bir su kütlesi dört taraftan üzerine çöktü. Artık Mu yoktu." yer alıyordu. 

                              Baal Yıldızı Yazıtı ; Mezopotamya'da yapılan arkeolojik kazılarda çıkarılmıştır. Yaklaşık 4.000 yıllıktır. Akad uygarlığına aittir. Şuan Kahire Arkeoloji Müzesi'ndedir. Büyük oranda Lhasa Belgesi ile benzer bilgiler yer almaktadır. "Ölümden kaçanlar mabetlere sığınıyorlar." , " Büyük Mu kurtar bizi." , " Mu karşılık verdi: 'Hepiniz ölüyorsunuz... Eserlerinizle, hazinelerinizle, bütün servet ve samanınızla birlikte mahvolacaksınız.'" , " Şehirler, halklarıyla birlikte yok oldular." gibi. 



                               Popol-Vuh ; bir Maya el yazmasıdır. Mayaların kutsal kitabı olarak  kabul edilmektedir. Binlerce yıllık bir kitaptır. Popol-Vuh'ta büyük bir doğal afetten bahsedilmektedir. Anlatılana göre ; büyük bir rüzgar gelir. Bu çok sıcak bir rüzgardır. İnsanlar, tanrıları tarafından ölüme mahkum edilmiştir ve büyük bir ateş, zehir, taş yağmuru göklerden yağar. İnsanların tırnakları dökülür, derileri soyulur, etleri çürür. Sonra da sıcak rüzgarlar gelir ve hepsini eritir. 

                                   
 Popol-Vuh'ta yer alan bir resim.

                               Uxmal Tapınağı ; eski Maya halkları tarafından inşa edilmiş bir tapınaktır. James Churchward'a göre bu tapınak 11.500 yıldan daha eskidir. Tapınağın bir duvarında şu şekilde bir yazı yer almaktadır :" Bu yapı, Mu'nun batı ülkelerinin Kui ülkesi denen toprakların, kutsal sırlarımızın doğum yerinin anısını korumak için inşa edilmiştir." 

                                          
 Uxmal Tapınağı
  
                              Meksika ( Xochicalco ) Piramidi ; Mexico City'nin 90 km güney batısında yer almaktadır. Churchward, piramidin üst bölümlerini şu şekilde deşifre (tercüme) etmiştir: " Bu piramit Mu'nun ilk yurdu olan batı ülkelerinin ve onunla birlikte yok olan bütün insanların anısını yad etmek üzere kurulmuştur" . Le Plongeon da buradaki bir taş yazıtı benzer şekilde tercüme etmiştir. 


Xochicalco Piramidi

                              Akab-Dzib ; Meksika'da Chichen Itza şehrinde yer alan yapıdır. Bu yapının odalarından birinin kapısındaki tahta plakada "Korkunç Kasvetli Belge" yazmaktadır. Churchward'a göre bu yazı :" Batı ülkelerinin (Mu'nun) depremle temellerinden sarsılışının ve sular tarafından kuşatılmasının bir tasviridir. " ( Yazının hiyeroglif olduğunu unutmayalım. Sembollerle ifade edilen yazı. )

Akab-Dzib

                            Timaeus Kritias ; Platon'un bir kitabıdır. Tarihte Atlantis'ten, ilk kez Platon'un bu kitabında bahsedilmiştir. Kitapta aynı zamanda şu ifade de yer almaktadır. "Mu ülkesinde 10 halk vardı."

                            Pasifik Okyanusu'ndaki Adalar ; Churchward'a göre Mu'nun battıktan sonra su üzerinde kalan kısımlarıdır. Bu adalarda genellikle büyük dağların olduğunu göz önünde bulundurursak, bu adaların zamanında Mu'nun en yüksek tepeleri olmuş olma olasılığı ortaya çıkar.
     
                            Su altındaki piramit ; Japonya'nın Yonaguni adasının açıklarında okyanusun dibinde bulunan bir piramit, Mu kıtasının gerçekten varlığını sorgulatır nitelikte. Piramitlerle ilgili yazımda da belirttiğim gibi, deniz jeoloğu Masaaki Kimura, denizin dibindeki bu kalıntıların en az 8000-5000 yıl öncesine ait olduğunu ortaya atmıştır. 

                         
Denizin dibinde bulunan piramit

                             Kambay Körfezi'ndeki Batık Kent ; Hindistan'ın Kambay Körfezi'nde, suyun 36 metre derinliğinde bulunmaktadır. Deniz bilimcilere göre bu kalıntılar 7.000 ile 9.000 yıllıktır. 

  
                             Günümüze kadar Mu kıtası ile ilgili araştırma yapmış bilim insanı sayısı çok azdır. Genellikle de bu konuda araştırma yapan bilim insanları, bilim dünyasından dışlanmıştır. Mu kıtası gerçekten var mıdır bilemeyiz. Ancak şu var ki Mayalar, Mu kıtasını ve batışını birçok yerde anlatmışlardır.
                             Eğer gerçekten Mu kıtası var olmuşsa ve bir takım felaketler sonucu batmışsa, böylesine büyük bir kıta çok ciddi miktarda su taşırmış olması gerekir. Bu taşan su, Asya ve Amerika'da sel ve tsunami felaketleri oluşturması muhtemeldir. Zamanla bu sel sularının buharlaşması ile sudaki tuz olduğu gibi kalır. Yüksek orandaki bu tuz miktarı bitki örtüsünü yakar, eritir, yok eder ve çölleşme meydana gelir. Bugün Asya'nın doğusunda meşhur büyük Gobi Çölü bulunmaktadır. Amerika'nın batısı da (vahşi batı filmlerinden de hatırlayabileceğimiz gibi )  büyük bir oranda çöldür. Bu, Mu kıtası gerçeği için önemli bir detaydır. 
                            Mu kıtasının çok ileri bir bilimsel düzeye geldikten sonra sulara gömülmesi bir başka olayı çağrıştırmıyor değil. NUH TUFANI ! Çok benzer hikayelere sahipler. İki hikayede de insanlar belli zaman sonra tanrılarının gösterdiği yoldan gitmeyip cezalandırılıyor. Tüm insanlar yaşadıkları yerlerle birlikte sulara gömülüyor. İnsanın "Acaba mı ?" diye sorası geliyor hani. Tabi bu çok büyük bir iddia olur. Ancak, neden olmasın ?


Kaynaklar:
-Kayıp Kıta Mu - James Churchward
-Atatürk ve Kayıp Kıta Mu 2/Köken - Sinan Meydan
-Lemurya ve Atlantis - Shirley Andrews
-Evrende En Büyük Sır - Ara Avedisyan

6 Temmuz 2014 Pazar

Gizemli Medeniyetler/Yapılar - Kayıp Kıta Mu (1)

                                      Gazi Mustafa Kemal Atatürk, 1932 yılında itibaren Türk Tarih Tezi üzerinde çalışmalara başlamıştır. O yıl Triyeste Konsolosluğu görevini yürüten Tahsin Mayatepek Atatürk'e gönderdiği bir raporda Colomb öncesi Amerikan halklarının, özellikle de Mayaların dillerinde çok sayıda Türkçe sözcüğe rastlandığını iddia ediyordu. Bunun üzerine Atatürk, Mayatepek'i Mayalar hakkında araştırmalar yapması için Meksika Büyükelçiliği'ne atamıştır.
                                   
                                          Tahsin Mayatepek ve ailesi

                   
                                     Tahsin Mayatepek, Meksika'da yapmış olduğu araştırmalardan elde ettiği belge, bilgi ve değerlendirmeleri 14 rapor, 3 defter halinde Atatürk'e göndermiştir. Bugün bu raporlardan 6 tanesi kayıptır. ( Raporlar için : http://www.tdkkitaplik.org.tr/gun_dil.asp
                                     Mayatepek, araştırmaları sırasında James Churchward isminde bir yazarın kitaplarıyla karşılaşır. (Kayıp Kıta Mu, Mu'nun çocukları, Mu'nun kutsal sembolleri, Mu'nun kozmik güçleri) 
                                     
                                                    James Churchward


                                      Churchward, 1883 yılında İngiliz ordusuyla Hindistan'da görevliyken bir tapınağa konuk olur. Burada rahip Rishi ile tanışır ve iyi birer dost olurlar. Çalışmlarında Rishi'ye yardımlarda bulunur.
                                      Bir süre sonra rahip Rishi, Churchward'a tapınağın mahseninde bulunan kil tabletlerden bahseder. Churchward da çok merak eder ve uzun ısrarların sonunda Rishi'yi tabletleri çıkarması konusunda ikna eder.
                                       Rahip Rishi, bu tabletlerde kullanılan dilin, insanoğlunun ilk dili olduğunu söyler. James Churchward, tabletlerde kullanılan dili çözmek için 2 yıl uğraşır ve sonunda çözmeyi başarır. Churchward'a göre bu dil Naga-Maya dilidir.
                                       Tabletler günümüzden 15.000 sene önce Hindistan'a gelen Mu rahipleri olan Naakallerce yazılmıştı. Tabletlerde "Mu" isimli bir kıtadan bahsediliyordu. Pasifik Okyanusu'nda yer alan bu kıta, çok ileri bir bilimsel, kültürel vs. düzeye geldikten sonra M.Ö. 12.000'lerde büyük bir felaket sonucu sulara gömülmüştü.
                   

                             James Churchward'ın "Kayıp Kıta Mu" kitabındaki hayali harita. (1927)


                                   Churchward, tapınaktan ayrıldıktan sonra hayatının geri kalanını Mu kıtası hakkında araştırma yapmaya adamıştır. 50 sene boyunca Carolin Adaları, Güney Pasifik'in bütün takım adaları,  Orta Asya, Birmanya (Myanmar), Mısır, Mezopotamya ve Amerika'ya gidip Mu kıtası ile ilgili izler aramıştır. 
                                    Amerikalı arkeolog William Niven 'in Meksika'da yaptığı kazılar sonucu ortaya çıkan tabletler Churchward'ı heyecanlandırmıştır. Churchward, Niven'in Meksika tabletlerini deşifre ettiğinde, Hindistan'daki Naakal tabletlerinde bilgilerin bu tabletlerde de yer aldığını ve örtüştüğünü görmüş. Mu kıtasının varlığına iyice inanmaya başlamıştır. (1921)
                                   Bütün bu tabletlerde yazılanlara göre erken dönem Grek, Kalde, Babil, Sümer, Pers, Uygur ve Maya uygarlıkları Mu kökenlidir. 
                                   Churchward'a göre bugünkü Hawaii, Paskalya Adası, Fiji Adası, Marshall Takım Adaları gibi Mikronezya, Polinezya, Okyanusya, Malezya ve Pasifik Okyanusu'ndaki adalar grubu Mu kıtasının su üzerinde kalan parçalarıdır.
                                  Rahip Rishi, kutsal olarak kabul ettikleri Naakal tabletlerini Churchward tarafından götürülmesine izin vermemiştir. Ancak Niven'in keşfettiği tabletler bugün Mexico City Arkeoloji Müzesi'nde sergilenmektedir. 


                                            Amerikalı arkeolog William Niven

                 William Niven, Zümrit tabletleri adı da verilen Meksika tabletlerinin bulunduğu yerde.


                             Niven tarafından keşfedilen Zümrüt tabletlerinin bir kısmı.


                                  Tahsin Mayatepek, Churchward'ın bu kitaplarını okuduktan sonra Atatürk'e ilk kez 7. raporda Mu kıtasından ve James Churchward isminden bahsetmiştir. Atatürk de kitapları merak eder ve fiyatını göndererek getirtir. 20 kişilik bir tercüme heyeti kitapların tamamını 8 gün gibi kısa bir  sürede tercüme ederler. Atatürk kitapları büyük ilgiyle okur, üzerilerine notlar alıp işaretler koyar. Hatta Atatürk, Mayetepek'ten Churchward'ı Türkiye'ye gelmesi için ikna etmesini istemiştir. Fakat Churchward çok yaşlandığından Türkiye'ye gelememiştir.
                                  James Churchward dışında Fransız bilim insanı olan Dr. Augustus Le Plongeon ve eşi Alice, 19.yy sonlarında Maya harabelerini incelemek için Meksika'daki Yucatan yarımadasına gitmişlerdir. Le Plongeon, aynı zamanda Maya şehirlerinin ilk kez fotoğraflarını çeken kişidir. 

                         Le Plongeon'un ormanın derinliklerinde keşfettiği Maya heykellerinden biri.

                                  Le Plongeon, araştırma ve incelemeleri sonucunda Sümer, Akad, özellikle de Antik Mısır uygarlığı ile klasik dönem Maya uygarlığı arasında şaşırtıcı benzerlikler bulmuştur. Bu uygarlıkların "ortak kökenli" olduğunu sonucuna varmıştır. Bunun da sonucunda Mayaların bazı atalarının anavatan Mu'dan geldiğini iddia etmiştir. 
                                  Yine bir başka bilim insanı, arkeolog olan, Truva antik kentinin kaşifi Heinrich Schliemann aynı zamanda Atlantis'in izini sürüyordu. Schliemann, özellikle Meksika ve Hindistan'da yaptığı araştırmalar sonunda bulup deşifre ettiği bazı yazıtlarda Mu'nun varlığına yönelik önemli ipuçlarına ulaşmıştır. Schliemann, Troano Elyazması ve Lhasa Belgesi'ne dayanarak Atlantis'in aslında Mu kıtası olduğunu iddia etmiştir.

                                  Atatürk'ün Türk Tarih Tezi'ni oluştururken aklında önemli bir soru vardı. Türkler, Anadolu'ya Orta Asya'dan göç etmiştir ancak Orta Asya'ya nereden gelmişlerdir ? Churchward'ın kitaplarını okuduktan sonra Atatürk çok heyecanlanır. Sorusunun cevabına adım adım yaklaşır. Fakat bu konunun daha somut ispatlara ihtiyacı olduğunu düşünür. Bu konu üzerine araştırmalarını yoğunlaştıran Atatürk malesef Türk Tarih Tezi'ni ispatlayamadan hayata gözlerini yumar.



Kaynaklar :
-Atatürk ve Kayıp Kıta Mu 2 / Köken - Sinan Meydan
-Lemurya ve Atlantis - Shirley Andrews